NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
الْحَسَنُ
بْنُ عَلِيٍّ
حَدَّثَنَا يَحْيَى
بْنُ آدَمَ
حَدَّثَنَا
إِسْرَائِيلُ
عَنْ
إِبْرَاهِيمَ
بْنِ
مُهَاجِرٍ
عَنْ الشَّعْبِيِّ
عَنْ
النُّعْمَانِ
بْنِ بَشِيرٍ
قَالَ قَالَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
إِنَّ مِنْ
الْعِنَبِ
خَمْرًا
وَإِنَّ مِنْ
التَّمْرِ خَمْرًا
وَإِنَّ مِنْ
الْعَسَلِ
خَمْرًا
وَإِنَّ مِنْ
الْبُرِّ
خَمْرًا
وَإِنَّ مِنْ
الشَّعِيرِ
خَمْرًا
Numân b. Beşîr (r.a)'dan
rivayet olunmuştur; dedi ki: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Üzümden de şarap
olur, hurmadan da şarap olur, baldan da şarap olur, buğdaydan da şarab olur,
arpadan da şarap olur."
İzah:
Buharî, eşribe,
mezâlim, tefsir sûre (Maide); Müslim, eşribe; Tirmizî, eşribe; İbn Mâce,
eşribe; Dârimî, eşribe; Ahmed b. Hanbel, II, 279, 408, 409, 474, 496, 526, 577,
578, III, 112, 181, 183, 189, 190, 217, IV, 267, 273.
Hattâbî'nin dediği
gibi, bu hadis-i şerif; Hz Ömer'in 3669 numaralı hadis-i şerifteki üzüm, kuru
hurma, bal, buğday ve arpa gibi bitkilerden yapılan içkilerin hepsinin de hamr
(şarap) hükmünde olduklarına dair ifadesini te'yid eden açık bir delildir.
Nitekim Hz. Ömer, sözü geçen hadis-i şerifteki bu ifadesinin hemen arkasında,
akla sarhoşluk veren herşeyin şarap hükmünde olduğunu söylemiştir ki, bu onun
kıyas neticesinde varmış olduğu bir hükümdür ve mevzumuzu teşkil eden hadis-i
şerifin ruhuna tam tamına uygundur. Hz. Ömer'in bu davranışı, kıyasın meşruluğuna
ve henüz vukua gelmeyen bir şeyi, aynı hükmü taşıyan bir şeyin isminden türeyen
bir isimle isimlendirmenin caiz olduğuna delâlet eder. Binaenaleyh mevzumuzu
teşkil eden hadis-i şerifin manası, "şarap sadece beş maddeden
yapılır" demek değildir. Ancak bu hadis-i şerifte, Hz. Peygamber
zamanında kendilerinden şarap yapılan beş madde bulunduğu, bu maddelerden elde
edilen şarabın özelliğini taşıyan bir içkinin şarap hükmünde olduğu, bunun şu
veya bu maddeden yapılmasının önemli olmadığı ve bir içkinin şarap hükmünde
olduğunu söyleyebilmek için önemli olan hususun onun sarhoş edici bir özellik
taşıması gerektiğidir.
Bezlü'l-Mechûd
yazarının açıklamasına göre; hamr (şarap) ile, üzümün dışındaki maddelerden
elde edilen sarhoşluk verici diğer içkiler arasında hüküm bakımından şu
ayrılıklar vardır:
1- Şarabın azını da
çoğunu da içmek haramdır. Çünkü şarabın bizzat maddesi haramdır. Diğer
içkilerin ise, İmam Ebû Hanîfe ile Ebû Yusuf'a göre, sarhoşluk verecek
miktarını içmek haramdır. Daha azım içmekse haram değildir.
2- Şarabın içilmesinin
helâl olduğunu söyleyen bir kimsenin kâfir olduğuna hükmedilir. Çünkü onun
haramhğı kat'i delille sabittir. Diğer içkilerse böyle değil.
3- Şarabın azını içene
de çoğunu içene de hadd vurulacağında icrha vardır. Eğer suyla karıştırılıp
içilirse hüküm fazla olana göredir. Eğer bu karışımda suyun Özellikleri
üstünse had vurulmaz. Fakat bu kimse şarap pis olduğu için içine pislik
karışmış bir suyu içmiş sayılır. Şarabın rengi, tadı ve kokusundan ikisi galebe
etmişse ona hadd vurulur.
4- Şarap içene seksen
değnek vurulur.
5- Müslümanın şaraba
sahiplenmesi veya onu mal olarak birisine vermesi haramdır.
6- Bir müslümanın
elinde bulunan şarabı telef eden bir kimse onu ödemekle mükellef değildir.
7- Şarap necâset-i
galîzadandır. Bu bakımdan elbisesinde dirhem miktarından fazla şarap bulunan
bir kimsenin namazı caiz olmaz.
Sarhoşluk verici diğer
maddelere gelince;-onlardan sarhoşuk verecek kadarını içmek aynen şarap içmek
gibi ise de bu miktardan azını içmek haram değildir. İmam Ebû Hanîfe ile İmam
Ebû Yusuf'a göre, şarabın dışındaki sarhoşluk verici içkileri satmak kerahetle
caiz ise de İmam Muhammed'e göre asla caiz değildir.
Şarabın dışındaki
sarhoşluk verici içkilerin pisliği meselesinde İmam Ebû Hanîfe'den iki görüş
rivayet edilmiştir:
a) Eğer dirhem
miktarından fazlası bir elbiseye dökülürse o elbiseyle namaz olmaz.
b) Hiçbir zaman namaza
mani değildir.
Hanefî âlimlerine göre,
her ne kadar mevzumuzu teşkil eden hadisin zahiri Hanefî mezhebinin şarapla
diğer alkollü içkiler arasında yaptığı bu ayrıma aykırı ise de, aslında Hz.
Nebi'in şarabın haramlığını söylemekle yetinmeyip diğer alkollü içkileri
içmenin de haram olduğunu özel olarak açıklamaya ihtiyaç duyması, aslında
şarapla diğer alkollü içkiler arasında bir fark olduğunu belirtmek için yeterli
bir delildir
Kurtubî, Hanefî
âlimlerinin bu görüşünü reddederken şöyle diyor: "Enes ve başkalarından
rivayet edilen çeşitli sahih hadisler, hamrın yalnız üzümden elde edilen
şarabın adı olup diğer meşrubata şumülü olmadığına kail olan Kûfelilerin (Ebû
Hanîfe ve taraftarları) bu konudaki görüşünün bâtıl olduğunu ortaya koymuştur.
Kûfelilerin bu görüşü Arap lisanına, sahih hadislere ve sahabenin tutumuna
muhaliftir. Sahabe, hamr âyetinde va-rid olan emirden sarhoşluk veren her çeşit
içkiden kaçınılması manasını anlamışlar, üzümden elde edilen şarap ile diğer
maddelerden elde edilen meşrubat arasında ayrım yapmamışlardır. Sahabe,
sarhoşluk veren her içkiyi haram kabul etmiştir. Tahrim âyeti nazil olunca, bu
mesele hakkında şüpheye düşüp tevakkuf ettikleri veya açıklama istedikleri
rivayet edilmemektedir. Aksine, her çeşit maddeden mamul içkilerini, tahrim
âyetinin nazil olması üzerine hemen döktükleri rivayet ediliyor. Kur'an,
onların kendi lisanı ile nazil olmuştur ve her halde onlar, hamr kelimesinin
delâlet ettiği manaya herkesten daha çok vâkıftırlar..."[Mollamelimetoğlu,
Osman Zeki, Sünen-i Tirmizî Tercemesi, III, 336.]
Mevzumuzu teşkil eden
bu hadisin senedinde ibrahim b. Muhacir el-Becelî el-Küfî bulunmaktadır. Bu
ravi hadis âlimlerinin birçoğu tarafından tenkid edilmiştir.